28 Eylül 2011 Çarşamba

Kanarya'yı sevmek

Sevmek, sevilmek, aşk, melankoli ama hepsini toplasan romantizm (mi)? Soru şudur romantizm nedir? sevgiline çiçek almak mı? mum ışığında akşam yemeği mi? allı pullu şiirler mi?...

Romantizmin ne olduğunu bilmiyorum ama bunlar olmadığını biliyorum... Bunlarla ancak göz boyarsın akla ihtiyacın yoktur... Ama insana akıl gerek, zeka gerek, az biraz izan biraz kavrayış gerek... Akıllı adama sevgi gerek, bağlanmak-angaje olmak gerek... İşte biz Fenerbahçemizi mum ışığında yemek yiyip akşam yatağa atmak için değil varolmak-varetmek için seviyoruz... Ve aklımızla seviyoruz... İşte bu akılla romantiğiz...

Seviyoruz ama zor durumda tek güç olabilmeyi, sele karşı sürüklenmemek için el ele tutuşmayı, rüzgarda savrulamamak için birbirimize sarılmayı seviyoruz... Mağdur değiliz gaziyiz... Bu yola kaybetmek için çıkmadık ve halkız haklıyız kazanacağız... Başörtüsüyle, imzalı fener formasıyla zafer işareti yaparak kazanacağız... Köprü yolunda gaza yürüyerek kazanacağız... Tribünlerde şarkılarda marşlarda kazanacağız... Çocuklarımızda torunlarımızda kazanacağız... Biz bu sevgimizle bu romantikliğimizle kazanacağız.

1 Temmuz 2011 Cuma

sistemli diziliş

Benim nazarımda bir futbol takımının nasıl oynamaya çalıştığı sorusunun cevabı sistem, bu sistemi ortaya koyarken futbolcuların sahanın neresinde duracağı sorusunun cevabı ise diziliştir... Bol paslı bir oyun seçip, geriden oyunu düzenli kurup, alanı korumaya çalışman bir tercihtir, bu sistemi 4-4-2 ile de uygulayabilirsin, 4-3-3 ile de hatta bütün dizilişlerle yapabilirsin, ha bol pasla uzun yol kattetmeninin en efektif dizilişi 4-3-3 olabilir ama senin oyuncu grubun bunu kaldıracak düzeyde değilse ısrar çok gerekli değildir... Mesela Rijkaard geldiğinde önce total futbol lafları çıktı sonra 4-3-3... Kimse demedi ki bu adam nasıl bir sistemle oynayacak, paslı mı presli mi, önde mi? arkaya yaslanarak mı? çapraz toplarla mı? dinamik mi? kontrollü mü? sert mücadeleci mi? araya adam kaçırmacalı mı?...Varsa yoksa 4-3-3... O yüzden de hep futbolcu kaliteleri üzerinden konuşuldu..Mustafa Sarp-Barış Özbek-Ayhan Akman kötüymüş o yüzden Rijkaard napsınmış...

Mesela Fatih Terim'in bol baskılı ters ve uzun toplu, Hakan'ın kafasına şişirmeli oyununda Mustafa Sarp pekala olur çünkü çalışkan, sert vur-kır-parçala tarzı Türk bir oyunu var ama mesela Zico'nun bol paslı yeteneğe dayalı oyununda Mustafa Sarp'a topu kontrol et, güzel paslar at dersen o da sana önce hoca ol der veya Selçuk İnan'a topla çok oynama ama deli gibi çalış geleni gideni parçala dersen sürmenaj olabilir ama devamlı pas alanlarına kay boşluklara gir dersen mini Alex yaratabilirsin.

Bence sistem sorusunun cevabı; bir hocanın oyuncusundan yapmasını istediği şeylerin bütünü , o yüzden oyunculardan çok sistem önemli... Çünkü doğru cevabı alabilmek için doğru soru sormak gerekir.

23 Mayıs 2011 Pazartesi

2011 sampiyon


İstanbul'a geleli 16 yıl oluyor gördüğüm heralde altıncı şampiyonluk ama sanki hiç görmemiş kadar mutluyum. Peki niye?
çünkü geçen yıl üzüntümüzle çok dalga geçildi hani dalga bir yerde katlanılır ama biz üzülürken milletin pişkinliği çok acaip...sonuç ne oldu...bizi şampiyonluktan eden trabzon aslında kendi şampiyonluğunu bursa'ya hediye etmiş oldu. Geçen yıl üzülmüştüm evet ama şimdi aslında ne derece gereksiz üzüldüğümü anlıyorum çünkü trabzon bu numarayı yapmasaydı şimdi daum ve onun garip kurnazlıklarıyla vakit geçiriyor, bir sürü brezilyalıya umut bağlıyor olacaktık şimdi durum ne? istikrar için yerli ve kendini kanıtlamış bir teknik grubumuz var ve o grup çağdaş futbolu takip ediyor...Trabzonda paraya karşı gurur zırvalarıyla vakit kaybediyor...
son olarak bir öngörüyle bitiriyorum...bu takım anormal durumlar oluşmazsa 3 yıl daha bu ligi alır götürür...yani çok fatihler, tayfurlar, şenoller bu yolda telef olur.
Not: Fener yöneticileri veya Aykut Kocaman'ın yerinde olsam kupayı Trabzon'a armağan eder hatta bir dostluk maçı organize eder kupayı Trabzonlu'larla birlikte kaldırırdım işte bu da olursa 4/3 ün mahvoluş süresi hızlanırdı.

9 Mart 2011 Çarşamba

Fener'i sevmemek

Anadolu'dan gelmiş İstanbul'da yaşayan bir Fenerbahçe'li olarak niye memleketsporu tutmadığımı anlayamıyorum, hayır seviyorum da memleketimi ama takımını niye sevemiyorum? Bu benim mi suçum yoksa bu ülkenin mi? Niye hep birinci takım üç büyüklerden biri, ikinci takım memleketspordur.

Bir kere bizim futbol havası pek bir homojen, toplum tek merkezli olmaya alışmış, ne doğru düzgün birey olmuş ne örgütlenebilmişken nasıl ki her yerelleşme hamlesinden bölücük paranoyasıyla korkulmuşsa mecburi futbol istikameti de o derece merkezi kalmış. Bu merkezilik öylesine güçlü ve çekici ki ülkenin İstanbul'la üşüyüp İstanbul'la terlemesi, onunla sallanıp onunla trafiğe takılmasına varan, dışlayan, unutan, kimseyi hesaba almayan bir merkezilik, yani sen adama çocukluktan itibaren yerelin değil de ülkenin önemli olduğunu pompalayıp bütün İstanbul'u allayıp pullayıp satarsan sonra kendi şehrinden taraftar bulamazsın. Bursa'yı, Trabzon'u bilmem de Anadolu'da kimse kendi şehrinin takımının taraftarı değil, şehrin takımı fenerle oynarken cimbomlular o gün memleketsporlu, cimbomla oynarken fenerliler doldurur şehir stadlarını...Hatta Bursa ve Trabzon için bile eski başkanlarının, hocalarının başka takımları tuttuğuna dair dedikodular hiç bitmez Levent Kızıl, Mehmet Ali Yılmaz Fenerli, Özkan Sümer cimbomludur derler...

Peki durum böyleyken kimdir bu fenerden nefret edenler mesela antepsporlu taraftarlar mı? ya da sivassporlular mı? yukarda aslında böyle bir kitle olmadığını anlatmaya çalıştım yani antepsporlu yok ki fenerden nefret etsin hadi son yıllarda anadolu kaplanları ayağına arttı bu taraftarlar diyelim peki böyle kamuoyunda fener nefreti diye bir kavramın doğmasına sebep olacak kadar varlar mı bu adamlar...

peki fener trabzonla berabere kalıp bursa şampiyon olunca istanbul da sokakta cimbom beşiktaş formalarıyla gezenler antepsporlular mı? siz sevmiyorsunuz nefret ediyorsunuz diye kamuoyu yaratıp herkesin de sevmemesi lazım diye bağırınca adı nefret mi oluyor bunun, valla benim umudum var, arkadaşlarım var...başkasının üzüntüsüne göbek atınca ne anlaşılacağını bilenler var...mesele nefret etmek değil nefret yaratmak.