9 Haziran 2009 Salı

Pep'in süveteri

Bu 3 kupalı sezonda bunca barca güzellemesi okumuşunuzdur, pasıydı puyol’uydu, total’iydi diye bize de pep’in süveteri kaldı, iş bu yazı konusu olan…
Bizim yaygın medyada bu kazak önemli husustur ama pembe olunca...Onun dışında kimse ne giydiğine bakmaz ama pembe giyince yazıda olur, başlıkta, tezahüratta, pankartta, işte bizimki de o hesap...Aslında bizim ki başka hesap…Bizim ki bir süveter hikayesi, süveterin baklavası, hocanın karizması.
Karizmadan ne anladığınızı bilmiyorum ama topçu milletinin karşısında kuyruğu dik tutmanın bir yolu varsa karizmatik olmaktan geçiyor artık, yoksa adamı tefe koyar oynatırlar ya da kafaya yumurtayı geçirirler, üstelik onun kokusuda çıkmaz. İşte bu karizma problemini çözmek için hocalar bir çok şeyi deneyebiliyorlar, baba(1) gibi ağır ağır konuşmalar, kararlı kararlı kesip atmalar, tabi bir de kaşkollar, fularlar, konu Pep olunca ayrıyeten kazaklar, ince kravatlar.
Her şey bir kenara Barcelona’nın bu seneki başarısının arkasında Pep’in süveterinin, güzel giyinmesinin, olduğunu düşünüyorum, ve bizim başarasızlıklarımızın sonucuda Pep gibi giyinen hocalarımız olmadığını, yoksa...
Sorarım size ülkemiz de en az italya, ispanya kadar tekstil devi olmuş, tekstil konu olunca yeri göğü inleten bir memleketken, elin oğlu kenar da manken gibi salınırken bizim, imparatordan ithal gemici düğümü kaşkolun ötesini göremememiz neyle açıklanır. Pamuk var, kumaş var, Nişantaşı var, Deniz Berdan'la öbürü var, helvayı kim yapacak, bizim niye Pep’imiz yok Riijkard’ımız yok, böyle artisan takılıp, sinirlenince efendi efendi kulübe mikası kıran, öyle yiğido gibi dove dove öldürmeyen…
Şimdi bu konuda hocalara sallasak ayıp olur, yanlış olur, adamlar, topçuların dertleriyle mi uğraşsın, yöneticilerin kaprisleriyle mi yoksa “yoklama macun” larıyla mı…Hepsini halledecek, ekmek parasını garantiye alacak, birde gidip Nişantaş'larına mı takılacak, haliyle olmuyor, olmayınca ne oluyor, bizden Pep'ler yetişmiyor.
Burada en büyük iş yine anlı şanlı kulüplerimize düşüyor, ya bu adamlara modacı tutacak, o gidecek alışverişleri yapacak, giydirecek bizimkileri, ya hiç bu işlere bulaşmadan direk Yeniköy kasabını getirip arkana bile bakmayacan ki nasıl olsa o kendi halinde takılır, yada Cruyf gibisini bulacan ki o senin hocana alışveriş için yeterli vakti sağlayabilsin.
Buradan şu sonucu çıkarıyorum kaşkolu süslü bağlamayla olsaymış imparator Cruyf olurmuş yada imparator yapamamış Cruyf yapmış. işte o sarı fare öyle bir takım kurmuş ki, öyle bir sistem yaratmış ki başına getirdiğine de iyi giyinmek için dünyanın vakti kalmış, adamda giymiş süveterin baklavalısını, bize de kalmış imam çağdaş'ınki...off hışır hışır....ılık ılık...

Hiç yorum yok: