7 Ağustos 2009 Cuma

Şef Memo


Şimdi konuyu değiştirip bambaşka taraflara yelken açma zamanı...

Konumuz Elle dergisinin son sayısında ünlü şef Mehmet Gürs'le yapılan röportaj, son yıllarda bu ülke adına birilerinin daha bir şeyler düşüdüğünü görmek adına umut verici...
Şimdi tanımayanları için kısa bir tanım yapalım...Mehmet Gürs, ülkemizin tanınan en büyük ahçı-şefidir, onlarca restoranın yanında kalburüstü denebilecek Mikla diye de bir restoranı olan, Mars Group gibi bir kuruluşla ortak haraket edip Num Num isimli restoran zincirini gittikçe büyüten, paraya para demeyen bir zati muhterem...Kendisini tanımam etmem sadece lokantalarında yemek yemişliğim vardır hatta bu röportaja kadar kendisi hakkında pek iyi şeyler düşündüğümde söylenemez.
Anahtar cümle aslında paraya para demeyen...
Artık hedef kitlesi oturmuş, değil Num Num, Zart Zart hatta Bok Bok diye lokanta açsa gene doldurup para basabilecek bir adamdan bahsediyoruz ve bu adam durum böyleyken, yaşadığı toprakların mahsüllerini, üretimlerini, yemeklerini araştırıp ünlü restoranında bunları işlemeye karar verecek kadar toplumu düşünen bunun için sermaye, emek harcayıp bunun riskini alabilen bir adammış, işte adam buymuş.
Peki ne yapacakmış?
Bundan sonra Mikla isimli lokantasında ithal ürün kullanmayacakmış. Anadolu'yu ve Trakya'yı gezecek oraların yerel mahsüllerini, ürünlerini araştırıp lokantası için alımları oralardan yapacakmış.
Gayet rahat hiç başını ağrıtmadan Num Num'larını çoğaltarak benzer konseptte onlarca restoran açarak, parasına para katabilecek bir adamken, böyle bir karar almış.
Meğersem Şef Memo, devletin ilkel, özel girişimin ticari olduğu bir ortamda, bırakalım mutfak kültürünü, üreticiyi-çiftçiyi, tek başına uygarlık anlamında büyük bir adım atabilecek bir yurtsevermiş...
İşte yurtseverlik-vatanseverlik bu aslında...Öyle hamaseten milliyetçilik-ulusalcılık değil, ülkene, yaşadığın toprağa, mahallene, komşuna, sokağına, işine, mesleğine sahip çıkabilme, bir gün gidecekmiş gibi değil sanki yüzlerce yıl yaşayacakmış gibi yurdunu düşünme. Anadolu'yu, Türk ili yapma hırsından ziyade, ürünüyle, insanıyla sevme-sahip çıkma. Hakkari'yle hiç bağlantısı olmayacak adamın orası için savaşmasının anlamsızlığının yanında, orada yetişecek bir tane turpun bile onun yaşamında etkisini görebilmesi-bilebilmesi.

Bir kez de Şef Memo için söyleyelim.
Bu uygarlık ateşini Anadolu'nun göbeğinde yakıp, dünyanın ortasında üfleyeceğiz, başka yolu yok.

Hiç yorum yok: