5 Aralık 2009 Cumartesi

3.büyük

Ayının 32 türküsü varmış armut ile erik üstüne bizim ki de o hesap...
Yokmuş gibi hiç bir sorunumuz tutmuşuz bir barış-kardeşlik yolu hesabımızı yapmışız uygarlık için, kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz...Ama makamı değiştirmek lazım bazı bazı...

Bir soru sorayım o zaman, şöyle bir çevrenize bakının hiç başarısız adam görecek misiniz? ya da her şeyi bilmeyenini...Toplumun başarızlığa tahammülü yok, evlilik başarılı olmalı, iş hayatı tabi ki, çoluk çocuk ha keza, peki bunun dibi nerede, kimler yenilecek bu orta sınıf tertibatına, peki bu saatten sonra kim sıradanlaşmayı, küçük bi kasabada çiftçi olmayı göze alacak yada şunun savaşını verecek, küçük adamlığın...Bu yolda tevazu olmuş şehit, şeref gazi, erdem para, kriter başarı...

İşte neoliberalızmin yarattığı algı dünyası böyle bir duruma tekabül ediyor, kendini başkası üstünden tanımlama hali... Onda olanın sende de olması, sende olanın mümkünse kimsede olmaması bencilliği...ve bahsedilme, birinci olma, başarılı olma fetişi... Hayata maskelerin arkasından bakma ve açık vermeme stresi...

Yahu yaşanır mı böyle gam gasavetle...Bu dram, bu fotoromanla...

İşte bu dram ki 100 yıllık futbol kulüplerini teslim alan, depresyona sokan aynı zamanda...Tüp satarken ya da toplumsal alanlarda boy gösterirken kendine, eşine, dostuna aman açık vermeyelim en pahalısını biz alalım, öbürlerinden geri kalmayalım kalıyorsakta belli etmeyelim stresini koca bir takıma uyarlarsan dramın trajediye evrilmesi hatta terorize olmasıda kaçınılmaz oluyor...
İşte başa dönelim şimdi ve diyelim ki tevazu sahibi insan bilgelik sahibidir, yolunu bilir, izini bilir kendini bilir. Ne ki siyah böyledir ne de beyaz ama arkadaş hiç bilmiyorsanız tarihi, bakın şu amblemdeki yazı karakterine anlayın tevazu neymiş...Üstünü her ne kadar yırtıcı kuşla pisletsenizde...

Hiç yorum yok: